Hakan Aran, İş Bankası’nın Uluslararası Bodrum Bale Festivali’ne sponsorluk anlaşmasının tanıtıldığı basın toplantısı sonrasında BloombergHT’nin sorularını yanıtladı.
Hakan Aran, ihtiyaç kredisinde 100 bin liraya kadar, kredi kartlarında ise asgari ücret limiti 20 bin liraya kadar olanları tedbir tartışmalarının dışında bırakılması gerektiğine işaret ederek “Bence bunlar hayatın ayrılmaz bir parçası. Buralara bir kısıt getirmek akıldan geçmemeli. Kredi kartı ve ihtiyaç kredisinde yüksek limitli olan, tüketim konusunda daha lüks tüketime dönük olan, ithal tüketime yönelik harcamaları engelleyecek tedbirler olmalı. Düşük ile yüksek limitli olanları ayırarak düzenleme yapmak mantıklı olur yoksa tedbirler toplumda karşılığını bulmaz sürdürülemez de” diye konuştu.
ÇOK SIKI PARA POLİTİKASI UYGULANIYOR
Enflasyonla mücadele etmek ve 3 yılda enflasyonu yönetilebilir seviyeye indirmenin ortak hedef olduğunu dile getiren Aran, temel politika değişikliğinin de enflasyonla mücadeleyi önceliklendirme üzerine kurulu olduğunu kaydetti. Aran, “Sıkı para politikası uygulanıyor, faiz artık güçlü bir enstrüman olarak kullanılıyor ama faizin yanında miktarsal sıkılaştırma, seçici kredi politikalarıyla da faizin ağırlığı artırılıyor. Bankalar olarak biz şu anda çok önemli miktarları zorunlu karşılık olarak yatırıyoruz ve bunun 15 gün öncesine kadar nemalanmıyor olması aslında verdiğimiz faizlerin bize ne kadar bize maliyetinin yukarda olduğunu gösteriyordu. Biz yüzde 45 verdiğinizde bankaya maliyeti yüzde 60’a geliyor, bu çok bankalar için ciddi bir sıkılaşma. Bu sıkılaşmanın dozunu dikkate alırsak parasal sıkılaşma için sadece faize bakmamak lazım. Arkasındaki makroihtiyati düzenlemelerle bakıldığında ülkemizde çok sıkı para politikası uygulandığını ve bunun enflasyonda mücadelede başarı getireceğine inananlardanım” dedi.
TASARRUF SAHİBİ İNANMAZSA GÜÇLEŞİR
Aran, zorunlu karşılıklara faiz ödemesinin henüz kağıt üzerinde olduğunu alıp alamayacaklarının da belli olmadığını belirterek şöyle devam etti: “Çünkü çok agresif hedefe bağlı. Bu müşterilerin TL’ye inanmasına bağlı, müşterilerin mevduatlarını samimi olarak sadece KKM’de değil TL faizlerin kendisine enflasyondan daha fazla kazandıracağına inanıp standart TL mevduatta değerlendirmesine bağlı. Ülke olarak tasarruf sahibinin TL’ye inandırmayı başarabilecek miyiz hep birlikte göreceğiz. Zorunlu karşılıklara faiz maliyeti azaltan faktör olduğu için bankalar eskiden verdiğinin daha üzerinde faiz verebilecek ve ekonominin dengeye gelmesi tasarruf sahiplerinin TL’ye inanması için faizlerin enflasyona karşı kendilerini koruduğu hissi uyandırması çok önemli. Bu duyguyu uyandırır bu dengeyi tutturabilirsek başarırız, tasarruf sahibi inanmazsa başarı güçleşir.”
Kredi mevduat marjlarında ilk 9 aylık bir dönemde bir değişiklik beklemeyen Aran, “Herhangi şekilde rahatlama göremeyeceğiz. Ancak yılın son çeyreğinde Merkez Bankası enflasyon hedefini tutturacağını gördüğü zaman, o noktadan sonra faiz indirimi gündeme gelebilir. Ekim ve sonrasında bizim marjlarımız rahatlayacaktır yoksa bu yıl çok sıkışık geçecek yıl olacak” dedi.
KREDİ TARAFI TL MEVDUATA İNANDIRMAKTAN ZOR
2024 yılında bankalarda en önemli sorunun tasarruf sahiplerini TL mevduata inandırmanın yanı sıra bu kredi oranlarıyla doğru müşteriye kredi kullandırarak kredi büyümesini sağlamak olduğunu söyleyen Aran, şöyle devam etti:
“Bu mevduat tarafından daha zor. Bu maliyet oranlarında kredi kullanmada bir iştahsızlık var. Kredide yatay seyreden bir yıldayız. Kredi kullandırmak mümkün olmazsa da bu karlılıkları yapabilmek mümkün olmayacak. Hem kredi kullanan hem de kredi kullandıranın karlılığını devam ettirmesi için bu döngüyü kırmamız gerekiyor. Döngüyü kırmak enflasyonun düşmesiyle olacak. Enflasyon düşene kadar reel sektör finans sektörünün sıkıntılı hali bekleyişi devam edecek sabırlı olmak lazım.”
Ticari kredilerde de ayrım yapılması gerektiğine işaret eden Aran, “Yatırım, ihracat, turizm, tarım gibi stratejik alanları diğerlerinden ayırmak gerekiyor. Bize döviz getirecek olan ihracat, turizm kredilerinde kısa vadede cazip oranlarla kampanya yapılacaktır, kredi olacaktır. Limitlerine kısıtlama getirmek kaydıyla bu alanda faaliyetlerin devamı sağlanacaktır. Ticarideki darboğaz genele yayılmayacak, ihracat, yatırım, turizm başlığı hariç olmak üzeri diğer alanlarda işletme sermayesinde zorluk yaşanabilir. O zorluk da yılın son çeyreğine kadar devam eder. Kredi almak yerine kapasite azaltmayı tercih ediyorlar, sağlıklı bir tercih. Bu da yüzde 3,5 büyümeye getirecek ve bu büyüme ile enflasyonla mücadeleyi önceliklendirebilir ve ülke olarak bunun üzerinden gelebiliriz. Tedbirli olmaya devam etmesi gereken dönemdeyiz” diye konuştu.
DÖVİZ POZİSYONU ALANLAR KARLI ÇIKMAYACAK
Aran, vatandaşın döviz tercihini anlayabildiğini her ne kadar genel seçim olmasa da seçimlerden önce döviz pozisyonu alanların geçmişten tecrübelerle kazançlı çıktığını gördüğünü dile getirerek şöyle konuştu: “Bu genel seçim değil yerel seçim. Bu beklentilerin seçim sonrasında gerçekleşmeme olasılığının dövize dönenlerde hayal kırıklığı yaratma olasılığını yüksek buluyorum. Dövize geçici anlayabiliyorum çünkü geçen sene de seçim öncesi bu pozisyon alındı ve sonrası bu pozisyonu alanlar haklı çıktı. Geçmiş dönemde öğrenilmiş olan davranış kalıbı var, bunu yerel seçime uyguluyor vatandaşımız. Ama yerel seçimin genel seçim gibi sonuçlanmayacağını, ekonomi politikasının öncesinde rasyonel zemine geldiğini, sıkı para politikası devam ederken uluslararası oyuncuların da Türkiye’ye farklı bakmaya başladığını geçen yıldan farklı konjoktürde olduğumuzu bilmemiz gerekiyor. Döviz pozisyon alanları anlıyorum ama bu pozisyonu alanlar karlı çıkmayacak.”
İLK KIRMAMIZ GEREKEN ENFLASYON
Aran, İş Bankası’nın 2024 yılına güçlü bir serbest karşılık ayırarak girdiğini belirterek “10 milyar lira serbest karşılık ayırıyoruz. Bu 2024’ü nasıl yönetmemiz gerektiğinin göstergesi. 10 milyar lira serbest karşılık hesaplamalarda dikkate aldığımızda özkaynak karlılığının yüzde 38,6 olduğunu görüyoruz. Bu seviyede öz kaynak karlılığı bankacılık sektöründe hiç kolay değil özellikle 2023 gibi zor bir yılda. Yüzde 38,6 özkaynak karlılığı, yüzde 4,5 aktif karlılığı kıymetli ve ülkemizde bankacılık sektörünün ne kadar güçlü olduğunu dünyadan ayrıştığını gösteriyor” dedi.
Sektörün uzun yıllardır zorlukları çok iyi yönetmeye alıştığını dile getiren Aran, “Sektör olarak müşterileri korumayı, yanında olmayı, bankanın gücünü müşterinin gücü haline getirmeyi ve birlikte zorlukları aşmayı biliyoruz. Karlılıklarda daralma olabilir hep beraber sıkıntı yaşayabiliriz ve ama döngüyü yani yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek ücret artışları döngüsünü kırabiliriz. İlk kırmamız gereken enflasyon bunu kırdığımız anda asıl düzlüğe çıkacağız umuyorum. Enflasyonla mücadelede başarılı olarak bu döngüyü kıracağız” diye konuştu.
patronlardunyasi.com